Kadına Şiddeti Önleme Gününün Önemi: Güneşin Batışı, Korkunun Doğuşu
- Tuğra Çakın
- 25 Kas 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 28 Oca

Kadına Şiddeti Önleme Günü
İnsanlar iki şey için yaşamalı: Bir onurları bir de itibarları için. Bir insanın en büyük itibarı ise başka insanlara duyduğu saygıdan geçer. Aslında yaşamın dinamikleri o kadar basittir ki kendine odaklandığında ve sadece sevdiklerin için bir şeyler yapabildiğinde, yani sahip olduğun o küçük dünyanın sınırları içerisinde yaşayıp dışarıya çok müdahil olmadığın zaman her şey tıkır tıkır rayında gidecektir.
Ne yazık ki biz, işler daha fazla nasıl zorlaşabilir bunun peşindeyiz. Birileri nasıl yaşıyor, bizim istediğimiz gibi mi yaşıyor diye gözetliyor, kendi ahlak derecemiz tam not alırmışçasına başkalarının ahlaki seviyelerini kontrol etmeye çabalıyoruz. Kısaca biz, kendimiz hariç herkese bakarak bu hayatı kendimize hiç ettiğimiz gibi diğer kendi halinde yaşamak için didinen insanların da hayatını hiç ediyoruz.
Bugün kadına şiddeti önleme günü. Ne utanç verici böyle bir güne sahip olmak ne acı böyle bir anmaya ihtiyaç duymak… Ne acı ki iki cinsiyet arasında bir ast üst ilişkisi var zannetmek ve ne kadar saçma ki ortak bir paydada buluşamamak. Bu işin artık cinsiyeti de yok. İnsanlık, artık son senelerini yaşıyor gibi. Yani, kendi felaketimizi çok iyi hazırladık. Sokakların eski cıvıltıları yok, havanın kararması artık insana bir çekicilik ya da ilham yaratan unsurlar barındırmıyor. Güneşin batışı, tehlikenin doğuşu demek artık. Sokaklarımızı korkuyla doldurduk, duyduğumuz güveni kim bilir nerelerde düşürdük. Birbirimizle konuşarak çözebileceğimiz her şeyi birbirimize vurarak fiziki veyahut psikolojik manipülasyonlarla çözülemez hale getirdik.
Kadına Yönelik Şiddet
Bugünün şiddetkarları hayatlarında hiç kitap okumamışları, hiç sinemaya gitmemişleri, hiç tiyatro izlemeyenleridir. Bugünün canileri, hayatlarında hiçbir ağaç sulamamış, bir kedi veyahut köpek sevmemişleridir. Martıya simit atmamış, gezip görememiş ve bir kültür tanıyamamışlarıdır. Bugün bir köpeği karanlık bir odada büyütürseniz ve bir süre sonra ışığa çıkarırsanız gördüğü her şeye saldıracaktır çünkü o köpek, karanlık içerisinde hiçbir şey görememiş ve tanıyamamıştır. Bu örnekten yola çıkarsak bugün bir insanı, sosyal ve kültürel her şeyden mahrum bırakırsanız kültüre ve sosyal olan her şeyi yadırgayacak ve ona zarar verecektir. Bu insanlar eşlerine iyi davranmayacaktır çünkü hayatlarında duyguya dair hiçbir şey görmemişlerdir. Bu insanlar çocuklarına ilgi vermeyeceklerdir çünkü onların ebeveynleri de zamanında onlara ilgi vermemiştir. İlgi nedir bilmez, onu tanımazlar.
Onlar hep güçlünün bileği ve kolu kuvvetli olanın olduğunu bilirler, yerde duran en ağır yükü taşıyabilene güçlü derler ve sözünün dinlenilmesini bağırarak, karşı tarafı bastırarak sağlayabileceklerini düşünürler çünkü onlar sevgi görmemişlerdir. Hiçbir insan durduk yere cani olmaz, muhakkak caniliğe maruz kaldığı bir dönem yaşamıştır veya böyle büyütülmüştür. Bir köpeğin cinsi, onu saldırgan yapmaz. O köpeğin nasıl yetiştirildiği bu noktada büyük önem taşır. Bu kıyaslamalar, inanın ki birbirinden farksızdır.
Kadın annedir, kadın insandır ve bizler de insanoğluyuz. Bakın bunlar çok duygusal cümlelerdir ancak bunu sadece siz ve biz anlarız. Aynı dili de geçtim, aynı duyguları paylaşamadığımız her insan, aynı vatandaşlığa sahip olsak da yabancımızdır. Sevgiyi bilmemiş biri kıyamamak nedir bilmez. Çok şey yazılır bu konu ile ilgili ama inanın bu yazılar da fayda etmez. Hayatında bir kitap açıp okumamış bir insan, dergideki bu yazıyı göremez. Bunu okuyan kitle zaten olgunluğunu kazanmış ve farklı yaşam tarzlarına saygısı olan kişilerdir. Dilerim ki bir gün mağaralarda ve karanlık odalarda bu tür dergiler ve bu yazılar okunabilir. Belki o zaman doğru kitle bilinçlenebilir. Bilinçliyi bilinçlendirmek, bir şeyleri yapmış olmak için yapmaktan farksız.
Umutla sevgiyle ve mümkün olabildiğince mucizelerle kalabilmek dileğiyle. Kadına şiddete hayır!
1 Comment